20 Ağustos 2012 Pazartesi

Bayrama hazırlanamıyorum

  Güzelleşiyorum, ya da öyle olmaya çalışıyorum. Bayram için yani inanın bana. Mesela geçen gün kuaföre gittim. Adam saçımı fönlerken "Sende de ne kadar çok saç varmış fönle fönle bitmiyo!" dedi. Maaşallah demeyi unutmayın! Neyse, sonra fön çektirdim ve, ne yalan söyleyeyim kötü de olmadı yani...
  Sonra oje sürmeyi denedim. Aslında bir dönem ojesiz gezmezdim ama sonradan oje sürmekten sıkılır oldum. "Bayram hatrına sürüvereyim, hem devir oje devri, modern olmak lazım." dedim. Böööyle neon pembe bir rengi bir elime sürdüm. Kurumasını beklerken bir tırnağımın ucu azıcık bozuldu. Yahu zaten bütün tırnaklarıma iki kat sürmekten canım çıkmış, bir de o tırnağı düzeltip, kurumasını bekleyip, sonra diğer elime sürüp, o elimin birkaç tırnağının ojesini bozup, tekrar sürüp kurumasını mı bekleyeceğim? Düşünmesi bile sinirlerimi yerinden oynatmaya yetti! "Sürmüyorum." dedim. "Sürmüyorum işte, doğal gezicem ben, ne o öyle pembe pembe tırnaklar? Eskiden oje mi varmış? Millet doğal yöntemlerle güzelleşiyorlarmış." dedim ve o tırnaklarımdaki ojelerin hepsini sildim.
  Sıra geldi takı toka işine... İyi ki şu uzun kolyeler var ha, vallahi onlar durumu kurtarıyo. Onları taktıktan sonra çok fazla takı takmaya gerek kalmıyo yani, ben de saatli gitar şeklinde olanlardan birini taktım, bir de bilezik. Tamamdır işte!
  Giysi ve ayakkabıları bulmak çok zor olmadı ama kullanması tam bir eziyet oldu. Bayram sabahı, evden çok acele çıkmam gerekiyo ve uzun elbisem ütülenmemiş! İyi ki Nonniğim (kuzenim) vardı da hemen ütüleyiverdi. Gerçi çok işe yaradı mı diye sorarsanız, tartışabiliriz. Çünkü her oturup kalkışımda kat kat daha da buruştu. Ee, elli tane yer geziyosun yani mecbur elli kere kalkıp oturunca, düşünün artık yani...
  Sıra geldi ayakkabılara... Aman Allah'ım, bu nasıl bir çiledir?! Zaaten ayaklarım kocaman olduğu için zorla bir ayakkabı bulmuşum, onu da giyip çıkarması nasıl bir çile... Öyle olunca ben de ayakkabının bağcıklarını bağlamayayım dedim. Zaten aynı binanın içinde bir sürü yer gezeceğiz, her girdiğim yerde mümkün değil bununla uğraşamam. Ama ne kadar yanlış bir karar verdiğimi sonradan anladım. Hani babet veya terlik olsa neyse de, sandaletle öyle yarım giyerek hayatta yürünülmüyor. Ayakkabı ayağımdan fırlamasın diye de yavaş yavaş yürüyorum. Ama böyle bildiğiniz kaplumbağa hızıyla... Hatta bir ara annemler beni beklemeseydi, büyük ihtimalle ben komşunun kapısına vardığımda, onlar içeri girmiş, sohbetlerini etmiş ve çıkıyor olacaklardı. Sonradan sandaletleri çıkartıp babet giydim. Ohh bee, dünya varmış valla. Yaşasın babetler!
  Az önce bir bayram gününde nasıl hazırlanılmayacağıı okudunuz. İlginiz için teşekkürler, iyi günler...
BRAFER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder