28 Eylül 2012 Cuma

Yalnızlığım Yollarıma Pusu Kurmuş Beklemekte...

  Başlık çok mu trajik oldu ne? Her neyse... Hani bazı durumlar vardır, değiştiremezsiniz. Ne yaparsanız yapın, ne kadar uğraşırsanız uğraşın değiştiremezsiniz. Bir dosta sahip olmak da bu durumlardan biri.
  Bugün İngilizce dersinde öğretmen en yakın arkadaşımızı ayrıntılarıyla tanıtmamızı istedi. Kendisi de tahtada bir örnek yaptı. Ben de oturdum kara kara düşünüyorum "Ne yapacağım?" diye. Yok yani, yakın arkadaş yok ki yazayım. Sinirden ağlayacağım. Daha sonra öğretmen "Tanıtma görevini ödev olarak veriyorum. Üç kişiyi yazacaksınız. Bunlar dostunuz, bir ünlü veya ailenizden biri olabilir." dedi. Nasıl rahatladığımı anlatamam. Hani yolculuktasınızdır, her yer ıpıssızdır ve çok çişiniz gelmiştir. En son "E tamam artık salayım gitsin!" dersiniz de tam o sırada bir benzinci görünüverir yolda. Hahh, o rahatlama benim yaşadığımdan bin kat daha azdır yani.
  Bir insanın dostunun olmaması ne kadar da sinir bozucu. Ödevimi bile yapamayacaktım az kalsın. Ha, bir de, hani okul ilk başladığında "kapan kapana" şeklinde bir uygulama olur. Sırayı kim kaparsa onundur ve her ders bunun sıkıntısı yaşanır. Ben de yaşadım aynı sorunu. Tam bir yer bulup oturacakken diğeri çantasını benden önce fırlatıp "Orayı biz kankeytolarımıza ayırdııkkk!!!" diye böğürmeye başlıyor. Yahu herkesin bir dostu var, ona yer kollayacak bir "kankeyto"su var da benim niye yooookk??? Tamam, okuldan olmasın, aynı ilçeden olmasın, aynı ilden, bölgeden, ülkeden ve hatta aynı gezegenden de olmasın. Uzaylı olsun, ona da razıyım.
  Neyse, dediğim gibi, bazı durumları değiştiremezsiniz. Ne kadar isteseniz de... Aslında bir şey söyleyeyim mi, benim de bir kankam vardı. Öküzdü möküzdü ama kankaydı yani. Öküzlüğün dozunu biraz, hatta bayağı abartınca birbirimizle konuşmaz olduk. Neyse, o meseleyi daha sonraki bir yazımda umarım uzuuuun uzuun anlatırım. Zaten ne kadar kısa anlatmaya çalışsam da upuzun olur herhalde.
BRAFER

5 Eylül 2012 Çarşamba

Kötü Pisicik.

   Bilirsiniz, şu tatil öncesi tatiller vardır ya, otele ulaşmak için başka yerlerde dura dura gidersiniz. Hahh, işte o yolculuklardan birini yapıyordum. Konya'da anneannemlerdeydik. Bir sonraki gün de Antalya'ya geçeceğiz ve ayakkabıların temizlenmesi lazım. Tutuşturdular araba anahtarını elime, arabaya inip, üst üste koysan Everest Tepesini oluşturacak valizlerimizden birinin içini dışını arayıp spor ayakkabımı bulmamı söylediler. "İyi" dedim ben de, "Giderim ne olacak ki sanki?" diye düşündüm. Nereden aklıma gelsin o pislik pisicik? Ben öyle masum masum indim arabaya, bagajı açtım, çantaları karıştırıyorum. O sırada o gıcık sesi duydum: Miyaaauuuvvvv!!!
   Aman Allah'ım, nasıl sıçradım yerimden! Zaten bırakın kediyi, uğur böceğinden bile korkarım ben. Neyse, bi baktım ki kedi ayağımın dibinde! Ben bagajı magajı açık bıraktım, binanın bahçesine girdim, bahçe kapısını da kapattım. Eve gidemem, ne ayakkabıyı buldum, ne de bagajı kapattım. E dışarı da çıkamam, kedi var. Ben ne yapsam diye kara kara düşünürken, bizim kedi de sanki bana "Salaksın kızım sen, ben o bahçe kapısının aralıklarından atlayamam mı? Zamane gençleri işte akılları basmıyo..." der gibi bir edayla ağır ağır bahçe kapısından içeri atlayıverdi. Buradan o bahçe kapısını kocaman kocaman aralıklı desenlerle yaptıran adama da hazır yeri gelmişken selamlarımı gönderiyorum. Ooondan sonra, kedi içeri girince ben de eş zamanlı olarak dışarı çıktım, bagajı kapattığım gibi arabanın içine girdim. Hayır işin kötüsü, bi kadın da balkondan beni izleyip duruyor. Hani kim bilir ne düşünüyordur... Neyse, ben arabanın içinde beklerken bir yandan da düşünüyorum: "Ben burada biraz bekleyeyim, annemler yokluğumu fark edince nasıl olsa aşağı inip beni alırlar.". Bekledim, bi beş dakika falan beklemişimdir herhalde. Hayır telefonumu da almadım ki yanıma, şuradan şuraya gideceğim diye! Baktım annemlerin geleceği yok, zaten sıcak arabanın içinde pişiyorum, ben de açtım camı, sağı solu kontrol ettikten sonra öyle bir hızla arabadan çıkıp, kapıyı kapatıp, eve fırladım ki, Usain Bolt yanımda halt yemiş yani o derece. Ayakkabı falan da tamamen geri planda kalınca bu durumda, eve spor ayakkabısız döndüm.
   Yani, siz siz olun, telefonsuz dışarıya çıkmayın, mümkünse kediden korkmayın ve her zaman ayağınızın etrafını kollayın...
   BRAFER