Olmuyor işte, olmuyor. O bütün asaletiyle güzel kıçını bir
yerlere yerleştirip oturunca afet gibi görünürken, benim moralim yerinde
olmuyor. Mini giymesine gerek yok, makyaja gerek yok, güzel bir aksana gerek
yok, kültüre gerek yok, yabancı dile gerek yok, zengin olmasına gerek yok.
Yüzünü göstermesine bile gerek yok. Her zaman en önde oturuyor. Her ortamda.
Herkesle arkadaş. Sınıf arkadaşının annesinin arkadaşının yeğeniyle bile
tanışmış. Nasıl yapıyor? Güzel olmak nelere kadir Allahım? Sen evden çıkmadan
önce ne kadar aynaya bakıp “Bugün kendime özen gösterdim ve oldukça güzel
görünüyorum.” desen de, o sıradan bir kot ve gömlekle gelip en ön tarafa oturup
sadece arkadan görünüşüyle herkesin aklını alıyor. Tek teli bile kırık olmayan
hafif kızıl gölgeli saçlarının arkadan görünüşü bile yeter! Azıcık yan
profilden o Selena Gomezimsi yüzünü görseniz, erimeniz için fazlasıyla yeterli
bir sebebiniz olmuş olur. Siz de ne yaparsınız biliyor musunuz? “Ya midem
ağrıyo, çok sıkıldım zaten.” gibi mal mal bahaneler bulup eve kaçarsınız.
Triplere girersiniz falan. Eğer benim gibi, dert yanacağınız ve sizi dinleyecek
salak bi arkadaş parçasından yoksunsanız, gelir böyle blog köşelerinde triplere
girersiniz. Ve size ne gözüyle bakarlar biliyor musunuz? Asosyal, tuhaf,
teknoloji manyağı, Allah’ın akıl vermesi gereken bir genç, hatta yoldan çıkmış
çaresiz ergen…
FUCK THE SYSTEM!
Öyle boktan bi
sistem ki bu, onlar güzel bacaklara,
pürüzsün tenlere ve en yakışıklı elemanların ilgilerine sahip oldukları için “Allah
öyle yaratmış, onun seçimi değil ki bunlar, önemli olan iç güzellik.” demezler,
aşırı aşırı popüler derler. On tane sevgilileri olduğu için “kaltak” demezler,
havalı derler. Facebook’a, Instagram’a ve Twitter’a fotoğraf atmak için tüm
gününü harcayıp çektiği bir milyon fotoğrafın içinden birini seçme çabasına “mallık”
demezler, fotoğrafa bakıp “Kız ne güzel abi ya, fotojenik yani, apayrı bişey bu…”
derler. Dersleri boka sarmaya başlayınca “ Ottan boktan şeylere vakit harcamaya
başlamıştı zaten, yoldan çıktı bu.” demezler, “Gençtir, yapacak tabii böyle
şeyler.” derler.
Fotoğraf olayına da
el atmadan geçemeyeceğim.
“Eskiden fotoğraflar
anı ölümsüzleştirmek için çekilirdi. Asıl mantıklı amaç da bu zaten. Ama şimdi fotoğraf
çektirmenin tek amacı, sosyal medyada paylaşmak. En son hanginiz ailenizle
birlikte gittiğiniz bir yerde aile fotoğrafı
çektirdiniz? Hanginiz tarihi bir yere gidip oranın önünde fotoğraflar
çektirdiniz? Hayır olur mu hiç öyle şey? Öyle bir nesil yetişiyor ki, aynanın
karşısına geçip salak salak pozlar veriliyor, daha peş peşe üç nota sayamayacak
gençler ellerinde gitarla fotoğraflar çektirip profil resmi yapıyor…”
Gibi bir sürü şey
yazabilirim. Bunları yazmam biraz ironik olur çünkü elime makineyi alıp benim
de mal mal fotoğraflar çekmeye çalıştığım doğrudur. Ama o paragrafın kesinlikle
arkasında duracağım anlamlar içerdiği de doğrudur.
Tırnak içinde yazdığım gibi şeyler yapmadım lakin, piyanoyla
fotoğraf çekilmişliğim var. Çünkü piyano çalmayı biliyorum ve sosyal medyada da
paylaşmadım. Ayrıca bunlar kimsenin inkar edemeyeceği doğrular. Her neyse, bu
yazı fena halde saçma yerlere gitmeye başladı. Triplere girip girip ne halt
diye yazı yazmaya kalktığımı bilmiyorum bile. Bilgisayarın başına geçtiğimde
bunların hiçbirini yazmak yoktu aklımda. Sadece, yazdığımda kesinlikle rahatlıyorum.
Bundan, o sürtükten her zaman nefret edeceğimi bildiğimden daha da eminim.
O ya da bu şekilde,
(Artık yazıyı kesinlikle toparlayamıyorum, çok ciddi boka sardı) bu yazının,
bütün güzel ve götü kalkık kızların ölmesi gerektiğiyle ilgili olması
gerekiyordu. Asıl sevilmesi gerekenlerin bütün vücudu sivilce izleriyle kaplı
şişko ama akıllı, mantıklı, sohbeti güzel kızlar olması gerektiği mesajını
vermesi gerekiyordu.
Sadece çok güzel
olanların mı, eski bir aşk şarkısı dinlerken birilerinin aklına gelme lüksü
var? Bizler de birilerinin aklına gelmeliyiz bence. Çok klişe biliyorum ama,
bir yerlerde, güzel yüzümüz, ince bacaklarımız, pürüzsüz tenimiz ve parlak saçlarımız
için değil de, bizlere fikirlerimiz, hissettiklerimiz, konuştuklarmız, aklımız,
mantığımız ve sadece kendimiz olduğumuz için değer verecek birileri var bence.
Onların soyu tükenmiş olamaz, somut bir kanıtı yok elimde henüz ama, iç sesim
öyle söylüyor, olamaz yani. O mal öyle söylüyor valla, iç sesime pek güven
olmaz ama…